Cumhurbaşkanı/AkParti Gen Bşk Erdoğan, sigara vergilerini devamlı artırıyoruz, bundan da çok rahatsızlar. Aç sefil geziyor ama onu almaktan da geri durmuyor. Rakıyı birayı almaktan geri durmuyor, sulusuna da kurusuna da zam yapıyorum’ diyor.
Necip Fazıl’a neden sigara içtiği sorulunca ‘Benim için yanan bir tek o var’ demiş. Sigara mı içen için yanıyor, yoksa içen mi sigara için? Erdoğan içki ve sigara zammını vatandaş fazla tüketmesin diye yapıyormuş. Tüketenler ise ‘Biz tüketmezsek imamlar maaşı nerden alacak, Diyanet işleri Başkanı zırhlı araçlara nasıl binecek, kurumdaki yüksek maaşlar nasıl ödenecek, 5 yıldızlı otellerde hizmet içi eğitim semineri nasıl düzenlenecek? Okullar, hastaneler nasıl yapılacak?’ diyor. Erdoğan içenleri düşünerek zam yapıyor, içenler ne zevkten ne de dertten içiyor, sadece Diyaneti düşünerek içiyor.
Türkiye’de para kazananların vergileri ya siliniyor ya da vergiden muaf belirli vakıflar, Kızılay üzerinden oralara yardım edilmiş gibi gösteriliyor ve vergi alınmıyor. Türkiye’de milyar dolar kazanan da işsiz de aşağı yukarı aynı tüketim vergilerini; dolaylı vergileri ödüyor.
Milli Piyango (Nasıl milliyse), kazı kazan, sayısal loto, şans topu, iddia, altını ganyan ve diğer bahisler olmak üzere devlet kumar oynatarak, içki ve sigaradan yüksek vergi alarak geçimini temin ediyor. Yüksek gelir grupları, holdingler, ihale zenginleri; deveyi havuduyla (semer) götürenler vergi ödemiyor.
Milli Piyango’nun özelleştirilmesiyle birlikte artık 3-5 liraya liralık şans denemek de kalmadı, kartalar 10-50 lira arası kazınıyor. Büyükler Pazar paralarını öğrenciler okul harçlıklarını buralarda kaybediyor, sonra da Sayın Erdoğan’ın da söylediği gibi ‘aç, sefil’ geziyor.
Devlet vergiyi kazanmayandan alıyor, çalışana değil çalışmayana, ekene değil; ekmeyene, yatırım yapana değil; yapmayana, okuyana değil; okumayana veriyor. Üretim değil; tüketim teşvik ediliyor.
Araziyi ekmeyi değil; ekmemeyi teşvik eden sözde tarım politikaları sonucu Türkiye, kendi kendine yeten birkaç ülkeden biriyken şimdi her şeyi ithal eden bir ülke oldu. Ne ithal edecek döviz var ne de ithal edilen ürünleri tüketecek yerli para var.
Küresel ısınma, savaşlar, krizler ve salgınlar nedeniyle parası olanın bile gıdaya ulaşması zorlaşırken, bu politikalarla açlıkla karşı karşıya kalabiliriz. Yabancılara arazi satışları durdurulmalı, satılanlar hemen kamulaştırılmalı. ‘Toprak, vatandaşlık satarak’ yaşamak, sürekli kan ve organ satarak yaşamaya benzer. Alan yaşarken satan ölür.
Arazini ekmeyen, yüksek vergileri ödeyebilmek için ya ekip, biçecek ya da ekene verip atıl arazilerin ekilip biçilmesini sağlayacak. Arazi tasarruf aracı değil; üretim yapılması gereken yerdir. Kamu arazileri ekip biçeceklere tahsis edilmeli.
Ekip biçme desteklenmeli. Tarım kanunu hemen çıkarılmalı; yüksek toprak vergisi getirilmeli. İktidar ve muhalefet hemen, derhal ulusal çıkarlarımızı ve çiftçimizi koruyan tarım politikalarını hayata geçirmeli, her karış toprak ekilmeli.